kalkın, bu düşünce bu düzene aykırı,
kalkın bir şeyler yapın.
konuşarak halledebiliriz, yok canım,
bu örtüsüz masaları, bu rahat yatakları yakın
önce biraz dinlenelim, soluklanalım
bir dinlenelim önce.
bir ikindiyi kılalım, akşamı bekleyelim
yemek yiyelim, doğru, önce yemek yiyelim.
sonra dinlenelim.
durun lütfen yapmayın,
öyle yapmayın.
televizyonu açalım, bir kahve içelim,
daha sohbet edelim sıkılana kadar,
sonra telefonlar.
hayır, sesinizi duyurun,
dertler sadece konuşularak çözülmezler,
haykırın.
çözmek mi, doğru önce ayakkabılarımızı çözelim,
en kötü günümüz böyledir bizim,
önce yataktan kalkarız,
kahvaltı yapmadan evden çıkarız,
ayakkabılarımızı sıkı sıkı bağlayıp
sıkı sıkı bağlandığımız işlerimize gideriz,
bi kahve içip kendimize geliriz.
kendiniz sanıyorsunuz geldiğiniz yeri.
akşama kadar çalışırız,
aralarda çay içeriz, sigara içeriz, yemek yeriz,
futboldan, gündemden, dizilerden konuşuruz,
akşam olunca işten çıkar sosyalleşiriz.
monotonluk maratonu işte, görmüyorsunuz.
hiç öyle olur mu.
bir akşam güzel bir restoranda yemek yer
başka akşam tiyatroya gideriz,
öbür akşam hafta sonuysa içer,
çıkışta çorbacıya kaçarız,
resim sergilerini gezer,
dudak büzeriz.
ama konuştuğunuz konular çok önemli
emeğin sömürülmesi, insan hakları,
çevre kirliliği, çarpık yapılaşma ve diğerleri.
onlar mı, onlar bizim kurtarıcımız,
bitmeyen sorunlar,
hiçbir şey kalmayınca onlardan konuşuruz,
çözülür sonra ayakkabımız,
kesilir alakamız.
29.07.2019
26.07.2019
morning moon
kalkmam hemen düştüğüm yerden
içimdeki cehennem belki söner denizlerde
koşarken gülebildiğimizdir çocukluk
ankara iç sıkıntısını tanımlayabilelim için ankara
dünya patlar belki diye koparılır çiçekler
bu da dahil olsun çünkü burası değil
başka türlü ifade edilmelisin
busun ama bunu herkes bilir
herkes bilsin yine
öbürünü kimse bilmesin
ben bilmesem de olur
bu da dahil olsun çünkü burası değil
bensem yalnız kalıyorum
başkasıysa başkası
kargalar leşle besleniyor annesi
annem neyle
kimin artığıysa artık
yanlışın içinde fakat doğrunun peşinde
bu da dahil olsun çünkü burası değil
ayağa kalkmak fiillerin şahı değildir
ama isyan etmekle örgütlenip bir devrim yapabilir
o esnada darbe yapan bir fiil
halkı sömüren bir fiil
ve seçimle gelen bir fiil bir barda oturmaktadırlar
bu da dahil olsun çünkü burası değil
seçsen öbürünü değişir farklı sanki bu da
öbürünü alsan ne olur nasılsa her şey dahil
değişir ne olur bekleyelim mayası güzel olsun
farklı nasılsa mayası dünyada bir tek çünkü
sanki her şey güzel bir tek çirkin burası
bu da dahil olsun çünkü burası değil
içimdeki cehennem belki söner denizlerde
koşarken gülebildiğimizdir çocukluk
ankara iç sıkıntısını tanımlayabilelim için ankara
dünya patlar belki diye koparılır çiçekler
bu da dahil olsun çünkü burası değil
başka türlü ifade edilmelisin
busun ama bunu herkes bilir
herkes bilsin yine
öbürünü kimse bilmesin
ben bilmesem de olur
bu da dahil olsun çünkü burası değil
bensem yalnız kalıyorum
başkasıysa başkası
kargalar leşle besleniyor annesi
annem neyle
kimin artığıysa artık
yanlışın içinde fakat doğrunun peşinde
bu da dahil olsun çünkü burası değil
ayağa kalkmak fiillerin şahı değildir
ama isyan etmekle örgütlenip bir devrim yapabilir
o esnada darbe yapan bir fiil
halkı sömüren bir fiil
ve seçimle gelen bir fiil bir barda oturmaktadırlar
bu da dahil olsun çünkü burası değil
seçsen öbürünü değişir farklı sanki bu da
öbürünü alsan ne olur nasılsa her şey dahil
değişir ne olur bekleyelim mayası güzel olsun
farklı nasılsa mayası dünyada bir tek çünkü
sanki her şey güzel bir tek çirkin burası
bu da dahil olsun çünkü burası değil
Etiketler:
morning moon,
şiir
Yer:
İstanbul, Türkiye
21.07.2019
devil's apple
I
hafif bir esintide yıkılırım
farklı denizlerin dalgası
her aşaması
anları yakalayamaz hiç kimse
ben de
annem sen de
hayat üzerimden gittikçe alçalır denizlerim
köhnemiş bir köşk içim
kollarım kapılarından geçmiyor
duygularım
kiremit rengi bir küllükte
bir sigara gibi bırakılmış
kendiliğinden sönmüş
külü kendiliğinden düşmüş
izmaritte belli belirsiz bir lekeyle
gene kiremit rengi
sadece bir nefes alınmış belki
nefes kiremit rengi
nereden belli
annem nerede
döksem hepsini bir araya
karışsa hepsi bir baharda
düşlerim güneşte kavrulmuş
-demek sonbaharda karışmış-
ve ellerim
ben cezasını çekerim herkes suçsuz
ben açıldıkça sonsuz
denizler dalga
denizler tuz
denizler uçsuz
kanatlarım açılır
yollar açılır
açıldıkça hep altında kalır
sonsuz ihtimalli bir zarın
-ihtimalsiz mi yoksa-
hadi ben neysem
bir şekilde çıkarım
annem neyse
benim ellerim kırılır
karanlık bir yerdeyim köşesiz bucaksız
hayattan korkmuşum
oraya gelmeden henüz
cenin duruşunda
annem nerede
ne zaman bir elma yesem
kovulmuşum başka bir cennetten
ve hep en baştan kurulan bir köşk
hiç ayakta durmayan
sürekli köhneyen
benim dizlerim çözülür
kollarım da kırılsın
kalsam kucaksız
belki geçerim artık kapılarından
ellerim yok artık
II
karanlık kuyularım kurumuş
içinde su yok artık
ellerim gibi
içlerini taşla doldurmakla
sayılamam kurtulmuş
köhneyen köşklerimi
yıkıp yeniden kurmakla
kurtulmadığım gibi
kollarımı kırarak geçtiğimde
içinde sayılmadığım gibi
ben zaten geçiyorum
hayattan zamandan
bir çok şeyden cennetten
köşk kapılarından
bir tek kollarım geçmiyor
sigara zaten içmesem bile
zaman zaten yaşamamama rağmen
ve bir çok şey kendi kendine
kendiliğinden geçiyor
ama bir tek kollarım
kapılarından geçmiyor
gerçi gençtim
kollarım her yere sığardı
şimdi dokunsa bir yere
annem nereye
bazen iki bazen daha fazla
bazen tek sayıda şimdi hiç
geçsem en okkalı kapıdan
yine de kollarım geçmiyor
hafif bir esintide yıkılırım
farklı denizlerin dalgası
her aşaması
anları yakalayamaz hiç kimse
ben de
annem sen de
hayat üzerimden gittikçe alçalır denizlerim
köhnemiş bir köşk içim
kollarım kapılarından geçmiyor
duygularım
kiremit rengi bir küllükte
bir sigara gibi bırakılmış
kendiliğinden sönmüş
külü kendiliğinden düşmüş
izmaritte belli belirsiz bir lekeyle
gene kiremit rengi
sadece bir nefes alınmış belki
nefes kiremit rengi
nereden belli
annem nerede
döksem hepsini bir araya
karışsa hepsi bir baharda
düşlerim güneşte kavrulmuş
-demek sonbaharda karışmış-
ve ellerim
ben cezasını çekerim herkes suçsuz
ben açıldıkça sonsuz
denizler dalga
denizler tuz
denizler uçsuz
kanatlarım açılır
yollar açılır
açıldıkça hep altında kalır
sonsuz ihtimalli bir zarın
-ihtimalsiz mi yoksa-
hadi ben neysem
bir şekilde çıkarım
annem neyse
benim ellerim kırılır
karanlık bir yerdeyim köşesiz bucaksız
hayattan korkmuşum
oraya gelmeden henüz
cenin duruşunda
annem nerede
ne zaman bir elma yesem
kovulmuşum başka bir cennetten
ve hep en baştan kurulan bir köşk
hiç ayakta durmayan
sürekli köhneyen
benim dizlerim çözülür
kollarım da kırılsın
kalsam kucaksız
belki geçerim artık kapılarından
ellerim yok artık
II
karanlık kuyularım kurumuş
içinde su yok artık
ellerim gibi
içlerini taşla doldurmakla
sayılamam kurtulmuş
köhneyen köşklerimi
yıkıp yeniden kurmakla
kurtulmadığım gibi
kollarımı kırarak geçtiğimde
içinde sayılmadığım gibi
ben zaten geçiyorum
hayattan zamandan
bir çok şeyden cennetten
köşk kapılarından
bir tek kollarım geçmiyor
sigara zaten içmesem bile
zaman zaten yaşamamama rağmen
ve bir çok şey kendi kendine
kendiliğinden geçiyor
ama bir tek kollarım
kapılarından geçmiyor
gerçi gençtim
kollarım her yere sığardı
şimdi dokunsa bir yere
annem nereye
bazen iki bazen daha fazla
bazen tek sayıda şimdi hiç
geçsem en okkalı kapıdan
yine de kollarım geçmiyor
14.07.2019
havaciva
zamanın geri gelemediği gibiyim.
gelip geçiciyim ama durdurulurum.
durdurulup yol sorulurum.
buraların ve diğer yerlerin yabancısıyım.
yabancılarla iyi anlaşıp haşır ve de neşir olurum.
işlerini hızlı yapınca beni kazanamazsın.
zaten kazanman gereken bir şey değilim.
acıların ben geçince geçmez.
belki de geçer.
her şey tartışılmalıdır artık ve haksız çıkmalıyım. yapamadığım açıklamalar gün yüzüne çıkmalı. ilgi çekmeden olmalı bu ve yavaşça silinmeliyim. kimse bu yüzden beni alkışlamamalı ya da bana acımamalı. umursanmamalıyım. yaptığım yanlışlar bilinmeli, sevdiğim kadınlar, ne düşündüklerim. ilk ben bilmeliyim! hiç söylediklerinizin doğru ya da yanlış olduğu konusunda tereddüte düştünüz mü?
gerçekler mi kovalıyor beni
yalandan mı kaçıyorum
kim elimden tutan
benim öptüğüm kim
var mı hiç sebebim
düşünmemek için
düşündüklerimin tersini
kollarımdan tutun bağlayın beni,
söylediklerim düşündüklerimin tersi çıkarsa yalan sayılsın.
kabul.
düşündüklerim neyin tersiyse yalan sayılır!
yaptınız mı bunu ölçecek makineyi?
emin değilim artık hiçbir şeyden,
tutarsızım.
bundan fazlası laf kalabalığı,
ben kendimin yalancısıyım.
gelip geçiciyim ama durdurulurum.
durdurulup yol sorulurum.
buraların ve diğer yerlerin yabancısıyım.
yabancılarla iyi anlaşıp haşır ve de neşir olurum.
işlerini hızlı yapınca beni kazanamazsın.
zaten kazanman gereken bir şey değilim.
acıların ben geçince geçmez.
belki de geçer.
her şey tartışılmalıdır artık ve haksız çıkmalıyım. yapamadığım açıklamalar gün yüzüne çıkmalı. ilgi çekmeden olmalı bu ve yavaşça silinmeliyim. kimse bu yüzden beni alkışlamamalı ya da bana acımamalı. umursanmamalıyım. yaptığım yanlışlar bilinmeli, sevdiğim kadınlar, ne düşündüklerim. ilk ben bilmeliyim! hiç söylediklerinizin doğru ya da yanlış olduğu konusunda tereddüte düştünüz mü?
gerçekler mi kovalıyor beni
yalandan mı kaçıyorum
kim elimden tutan
benim öptüğüm kim
var mı hiç sebebim
düşünmemek için
düşündüklerimin tersini
kollarımdan tutun bağlayın beni,
söylediklerim düşündüklerimin tersi çıkarsa yalan sayılsın.
kabul.
düşündüklerim neyin tersiyse yalan sayılır!
yaptınız mı bunu ölçecek makineyi?
emin değilim artık hiçbir şeyden,
tutarsızım.
bundan fazlası laf kalabalığı,
ben kendimin yalancısıyım.
Yer:
Ankara, Türkiye
6.07.2019
jupiter's distaff
herkes aynı yerde kendini evinde hisseder,
annem gibi.
insanlar yerleşik hayata geçtiğinde
bütün ağaçlar göç eder.
şiirimin tetiğini kadınlar çeker,
bu yüzden öldürmez kimseyi,
zayıf kelimelerle doludur şarjörüm,
o kadar uzağa değmez sözlerim,
yetmez menzili,
namluyu kendime doğrulttum görmedin,
yaram ağırdır o günden beri.
kadınlar toplar çiçeklerimi
bir de çocuklar.
koptukça açar, yeşerir, serilir serpilir,
öfkeyle yazarım çünkü, bazen aşkla,
hüzünle ya da coşkunlukla.
geceler gündüzler nasıl derilir,
yıldızlar bulutlar nerede yetişir,
annem nerede?
bazı bahçelerin ateştir çiçeği,
benim bahçem boş kovan,
yarım ağızdır boş sözlerim,
bir kez daha dolduramam.
annem gibi.
insanlar yerleşik hayata geçtiğinde
bütün ağaçlar göç eder.
şiirimin tetiğini kadınlar çeker,
bu yüzden öldürmez kimseyi,
zayıf kelimelerle doludur şarjörüm,
o kadar uzağa değmez sözlerim,
yetmez menzili,
namluyu kendime doğrulttum görmedin,
yaram ağırdır o günden beri.
kadınlar toplar çiçeklerimi
bir de çocuklar.
koptukça açar, yeşerir, serilir serpilir,
öfkeyle yazarım çünkü, bazen aşkla,
hüzünle ya da coşkunlukla.
geceler gündüzler nasıl derilir,
yıldızlar bulutlar nerede yetişir,
annem nerede?
bazı bahçelerin ateştir çiçeği,
benim bahçem boş kovan,
yarım ağızdır boş sözlerim,
bir kez daha dolduramam.
Etiketler:
jupiter's distaff,
şiir
Yer:
İstanbul, Türkiye
2.07.2019
stellaria
otuz yıl dursam koynunda,
altı gün bilsem hepsini,
iki satırda anlatsam,
aynı ormanlarda kaybolsam,
bir evcil insan ilkörneğinde.
özellikle sende,
ve besin zincirindeki yerinde,
bir dilin kuralları,
her şeyin adını bilmek,
ve birçok şeyse.
bir bağ kursak bu çağda,
evvel zamanlara benzeyen,
düşmanın yerini öğrensek,
biz yaysak ilk haberi,
inandırıcı olsa,
ilk kez sevişiyormuş gibi.
yani böyle susarak,
ama gözlerine bakarak.
altı gün bilsem hepsini,
iki satırda anlatsam,
aynı ormanlarda kaybolsam,
bir evcil insan ilkörneğinde.
özellikle sende,
ve besin zincirindeki yerinde,
bir dilin kuralları,
her şeyin adını bilmek,
ve birçok şeyse.
bir bağ kursak bu çağda,
evvel zamanlara benzeyen,
düşmanın yerini öğrensek,
biz yaysak ilk haberi,
inandırıcı olsa,
ilk kez sevişiyormuş gibi.
yani böyle susarak,
ama gözlerine bakarak.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)